KONUK: “ÖZELLEŞTİRİLEN ŞEKER FABRİKALARI ENİNDE SONUNDA KENDİ TOPRAKLARINA DÖNECEK”

S.S. Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği’nin (PANKOBİRLİK) 46’ncı Olağan Mali Genel Kurulu, Birliğin Ankara’daki merkez binasında gerçekleştirildi. Pancar Ekicileri Kooperatifleri ve Türk Şeker temsilcilerinin de katıldığı programda konuşan 25. ve 26. dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, “tarihimizin kritik eşiklerinden birinden geçiyoruz. Tarlalarımız üretmeye devam edebilirse mevzi kaybetmeyiz” dedi. Tarım sektörünün beklentilerini de anlatan Başkan Konuk, şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili önemli mesajlar verdi.

 

SPEKÜLATÖRLER TOPYEKÛN HÜCUMDA

S.S. Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği’nin (PANKOBİRLİK) 46’ncı Olağan Mali Genel Kurulu, Birliğin Ankara’daki merkez binasında gerçekleştirildi.

Genel Kurula 31 Pancar Ekicileri Kooperatifinin Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı.
Genel Kurul’da gündem maddelerinin okunmasının ardından Divan teşekkül ettirildi. Divan Başkanlığına
Ankara Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı M. Muhittin Bıyıkoğlu seçildi. Divanın oluşmasından sonra kürsüye gelen Pankobirlik Genel Müdürü Taner Taşpınar, birlik faaliyetlerini anlattı, tüm çalışmalar hakkında üyeleri bilgilendirdi ve faaliyet yılına ait hesaplar oy birliği ile tasdik edildi.  

Oylamanın ardından kürsüye gelen 25. ve 26. dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, “PANKOBİRLİK’in kendi rutinini tekrarladığı bir faaliyet yılını daha geride bıraktık. Nedir PANKOBİRLİK’in rutini? Taş üstüne taş koymak, her bir faaliyet yılını bir öncekine göre yeni işler başarmış ve kooperatiflerimiz ile 1 milyon 430 binin üzerindeki pancar kooperatiflerine üye ortaklarımızın tarlada tapanda, ahırda ağılda işlerini biraz daha kolaylaştırmış olmak. Bizim rutinimiz bu. Bizim rutinimiz aynı işleri tekrarlamak değil, hizmetlerimize yenilerini eklemek. İki günü eşit olan ziyandadır buyuruyor Peygamber Efendimiz Hadis’i Şeriflerinde. Allah’a şükür, sizin karşınıza her çıktığımızda önceki yıllarda yaptıklarımızın üstüne yeni ilaveler yaparak çıkmayı nasip etti Rabbim bize. İnşallah bundan sonra da daha büyük işler ve daha büyük hizmetler yapmak nasip olur. Çünkü buna ihtiyacımızın olduğu günlerden geçiyoruz. PANKOBİRLİK rutinini tekrarladı geçtiğimiz yıl ancak ülkemiz ve ülkemiz ekonomisi rutin dışı bir dönemden geçiyor. Bir kez daha tarihimizin kritik eşiklerinden birinden geçiyoruz. Dost bildiklerimizin dostluğa sığmayacak tavırlarına şahitlik ediyoruz. Ekonomimizin gerçeğini yansıtmayan göstergelerin eseri kur ve faiz dalgalanmalarıyla boğuşuyoruz. İçerden dışardan ekonomimizi maniple etmeye çalışanlar, spekülatörler yani milletimizin ekonomik kazanımlarının üstüne konmaya çalışanlar topyekûn hücumda. Bu oyun milli sermayenin el değiştirmesi, milli servetimizin yağmalanması amacıyla oynanan kirli bir oyundur. Bu oyunda tuzağa düşmemek kadar önemli olan, yapılan saldırıda mevzi kaybetmemektir. Nasıl mevzi kaybetmezsiniz? Tarlalarımız üretmeye devam edebilirse mevzi kaybetmeyiz. Üretim tesislerimiz, fabrikalarımız üretmeye devam edebilirse mevzi kaybetmeyiz. Kurumlarımız ayakta kalmayı başarabilirse mevzi kaybetmeyiz. Bir üretim bandı bile dursa bu ülkemizin kaybıdır. Bir metre kare arazi bile boş kalsa bu milletimizin kaybıdır. Bir ahır bile boş kalsa bu hepimizin kaybıdır. Bir bağ, bahçe bile bakımsız kalsa bu hepimizin ortak kaybıdır” diye konuştu.

 

ÜLKEMİZ, BU BADİREDEN DAHA DA GÜÇLENEREK ÇIKACAK

Hükümetin, ülkemizin ve milletimizin mevzi kaybetmemesi için canla başla çalıştığını, çok sayıda önlemin peş peşe alındığını belirten Başkan Konuk, “şimdi bu önlemlerin sonuçlarının alınacağı bir merhaledeyiz ve İnşallah ülkemiz ve ekonomimiz bu badireden daha da güçlenerek çıkacak. Bunun için PANKOBİRLİK camiası olarak hem duacıyız hem de üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Acılarına öfkelenen hastalar, hastalığa teslim olanlara göre daha çabuk iyileşirlermiş. Biz teslimiyet yerine bize yaşatılanlara öfkelenmekten ve itiraz etmekten vazgeçmezsek emin olun bu badireyi çok daha kısa sürede atlatacağız. Mesela işe önce ekonomide esen sert rüzgârlardan yakınmak yerine yelkenleri açıp bu rüzgârı işimize yarayacak şekilde değerlendirmekle başlayabiliriz. Ekonomik dalgalanmaların en büyük faydası şudur; bu dönemlerde akıl ve mantık daha çok devreye girer. Yani ekonominin ihtiyacı olan rasyonel kararlar alınır. Nitekim hükümetimiz bu dalgalanma başlamadan önce yerli üretimin teşviki için kamu ihalelerinde yerli üreticiyi koruyacak tedbirler almıştı, şimdi ilave tedbirler ve teşvikler ile bu kararlılığın sahada da sonuç alacağı bir süreci hızlandırıyor. Yani hükümetimiz sanayi cephesi için bir yelken açtı ve esen sert rüzgârı avantaja çevirmek için adımlar attı.  Ben buradan özellikle hükümetimizden rica ediyorum, bir yelken de tarım cephesi için açmak zorundayız. Zorundayız çünkü gıda güvenliği özellikle ekonomide dalgalanmaların olduğu dönemde milli güvenlik meselesidir. Şükür bu konuda bir mutabakat oluşmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde Ziraat Odaları Birliği Başkanımız da kurdaki olağanüstü hareket nedeniyle ithalatın artık imkânsız hale geldiğini, tarımsal üretimi teşvik etmek zorunda olduğumuzu Tarım Bakanımızın da katıldığı bir toplantıda söyledi. Mesela, kâğıt fiyatlarında bir yılda yaşanan ve % 100’ü aşan fiyat artışları sonrası hammadde, yani selüloz üretimi için tarımsal üretimde yapılabilecekler yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Bunlar şüphesiz önemli bir yaklaşım farkı. Ne zamana göre? İthalatın kolay olduğu, dünyada paranın bol olduğu ve dünya kocaman bir pazar, pahalı ise üretmeyelim, nerede ucuzsa oradan alalım denilen günlere göre” ifadelerini kullandı.

 

ÇİFTÇİ, MALİYETİNİ KARŞILAYAMAZSA EKEMEZ

2014 yılının Ağustos ayında yayınlanan PANKOBİRLİK Dergisine bir yazı yazdığını hatırlatan Başkan Recep Konuk, bu yazıda ithalatın yanlışlığını ve üretimin önemini ayrıntılı bir şekilde ta 2014 yılında anlattığını ifade etti. Başkan Konuk konuşmasını şöyle sürdürdü; “Ben şöyle bitirmişim yazıyı; Mesela dünya kocaman bir pazar tespitini bizim dünya kocaman bir pazar ve o pazardan en çok pay alanlardan biri Türkiye olacak hedefiyle bütünleştirmemiz lazım. Hollywood filmlerinin vazgeçilmez senaryosudur, binlerce insan tehdit altında kalır ve bir kahraman gelir onları kurtarır. Ya da bizim hikâyelerimizde de keloğlan padişahın kızını alır, tahta konar, feraha erer ve gökten üç elma düşer. Gerçek hayatta kitleleri ne film senaryolarındaki gibi sislerin arasından zuhur edip kurtaracak kahramanlar var ne de milyonlarca insanın başına konacak talih kuşu mevcut. Gerçek hayatta mesafe almak için kendinizin de taşın altına elinizi koymanız gerekiyor. Biz PANKOBİRLİK ve Pancar Üreticileri Kooperatifleri olarak ısrarla ve inatla gökten düşecek elmaya göz dikmek yerine elma ağacı dikmeye devam ediyoruz, devam edeceğiz. Geleceğin dünyasında, dünyanın tek pazar haline geldiği gelecekte tezgâhın önünde mi arkasında mı olacağız? Müşteri mi, müstahsil mi olacağız?  Bu sorunun cevabı gökten üç elma düşmesini bekleyenler ile elma ağacı dikenlerin sayısı ile orantılı olacak." Söz uçar yazı kalır. Bunları üç aşağı beş yukarı 18 yıldır belki onlarca kez tekrarladım. Ancak bunun yazılı notu da o günkü dergimizde duruyor. Ne zaman yazılmış bu yazı, ucuz diye ithalatın kutsandığı günlerde. O günkü gibi, bugün de doğruyu cesaretle söylemek bizim ülkemize ve milletimize karşı vazifemiz. Mesela deniliyor ki, bu yaz gününde 4 TL’ye domates mi olur. Bilmem kaç TL’ye yağ mı olur? Çiftçinin dolarla ne işi var. Ben öncelikle şunu hatırlatmak istiyorum. Biz birbirimize yumruk sıkmayacağız. Biz üreticisiyle tüketicisiyle aynı taraftayız ve omuz omuza vereceğiz. Evet, üreticinin dolarla işi yok. Üretici kimileri gibi dolar alıp bir kenara kayamaz. Böyle bir birikimi yok. Ama girdilerinin maliyetini o dolar dediğimiz paranın seviyesi etkiliyor. Mazot, gübre, zirai ilaç, tohumun hala önemli bir kısmı ithal ve maalesef tarımsal girdideki her ithalat kalemi üreticinin maliyetini yukarıya çekiyor. Hiç kimse meselenin, üreticiyi ve tarımsal ürünü ana girdi olarak kullanan tarımsal sanayiyi baskı altına alarak, eleştirerek, suçlayarak çözüleceğini sanmasın. Çiftçi maliyetini karşılayamazsa ekemez, ekemezse tarlasını elinde tutamaz, tarlasını elinde tutamazsa o tarla ya başkalarının eline geçer ya da çoraklaşır. Yani ülkemiz mevzi kaybeder. Yani tam da bize saldıranların istediği olur. Benzer husus tarımsal sanayi tesisleri için de geçerlidir.”

 

TÜRK ÇİFTÇİSİ DÜNYANIN EN FEDAKÂR ÇİFTÇİSİDİR

“Birileri plan kuracak, birileri algı oluşturacak. Aslanların elini kolunu bağlamaya çalışacak. Medyamızdan, hükümetimizden, kamuoyundan ricam, tarlanın, bağın, bahçenin, ağılın meranın aslanlarının kendine inancını kaybetmesine ve elinin kolunun bağlanmasına vesile olacak söylemlere itibar etmemesi, bu algı operasyonlarına kendini kaptırmamasıdır" diyen Başkan Konuk, "Türk çiftçisi dünyanın en fedakâr çiftçisidir. Türk çiftçisi dünyanın en kanaatkâr çiftçisidir. Türk çiftçisi dünyanın en becerikli çiftçisidir. Tarımsal ürünlerimiz dünya ile yapılan fiyat kıyaslamasında dezavantajlı ise bunda vebali olmayan tek unsur Türk çiftçisidir. Bunu bilerek söylüyorum. Mesela hektara dünya ortalamasının %1,5 katından fazla verim alıp da hala ayçiçeği fiyatında dünya ile yarışamıyorsak problem üretimde değil başka ayaktadır. Benzer husus pamuk için de geçerlidir, bakliyat için de geçerlidir. O ayak hangisi diye sorarsanız, en belirgin olanı girdi ayağıdır. Tamam, petrol zengini olmadığımıza göre enerjide yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok. Ancak, diğerlerinde yapabileceğimiz, yapmamız gereken çok şey var. O nedenle, ekonomide sert rüzgârların estiği bu dönemde biz tarım cephemiz için de bir yelken açıp bu krizden bir başarı hikâyesi çıkarabiliriz, çıkarmalıyız. Mesela bu yelkenin bir bezini tohumda dışa bağımlılığı sıfırlayacak tesisler, bir bezini gübre tesisleri, bir bezini tarımsal ilaç tesisleri, bir bezini tarım makinaları ve ekipmanları oluşturabilir. Bu kriz vesilesiyle sektörde dışa bağımlılığı sıfıra yaklaştırabilmek adına atacağımız her adım ülkemizin yarınlarda bu tür dalgalanmalarda gıda güvenliği riski yaşamamasının teminatı olacaktır. O nedenle, tıpkı inşaat sektörüne, finans sektörüne, bilişim sektörüne, sanayi sektörüne yönelik geliştirilen tedbirler gibi ülke nüfusunun yaklaşık %20’sini barındıran tarım sektörü için de krizden çıkışı kolaylaştıracak, üretimi özendirecek ve üretimde sürdürülebilirliği ve sürekliliği sağlayacak bir tedbir paketinin açıklanmasını bekliyor, talep ediyoruz. Bu tedbir paketi, mevcut durumda üretimin sürdürülebilmesi için kur hareketleri nedeniyle fahiş oranda artan gübre fiyatlarının üreticinin erişebileceği düzeye çekilmesi gibi bugüne yönelik düzenlemelerin yanı sıra yerli girdi üretiminin geliştirilmesinden yerli tarımsal ürün tüketiminin teşvikine yönelik tedbirleri içerecek şekilde iki ayaklı hazırlanabilir” dedi

 

PANKOBİRLİK, TARLANIN YEŞERMESİNİ SAĞLADI

İçinden geçtiğimiz günlerin; hem kurumların, hem üreticinin ayakta kalmaya çalıştığı günler olduğunu ifade eden konuşan 25. ve 26. dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, “PANKOBİRLİK olarak bizim hem ülkemiz ekonomisine karşı mesuliyetimiz var hem üretici ortaklarımızı hem de kooperatiflerimizi ayakta tutmak gibi üreticiye ve kooperatiflerimize karşı mesuliyetlerimiz var. PANKOBİRLİK temin etti, kooperatiflerimizde üretim sürecinde gübre başta olmak üzere, tohum, zirai ilaç ve yem, fide, sulama borusu, tarım makinası ve ekipmanları gibi tarımsal girdileri piyasaya göre uygun fiyatlarla üretici ile buluşturdu. Yani tarlanın yeşermesini sağladı. Birçok girdiyi kooperatiflerimiz pancar parasına tahsil edecek. Ne oldu bu 5-6 ayda mesela; DAP gübresinin fiyatı 1.275 TL’den 3.300 TL’ye çıktı. Yani % 158,82 arttı. Üre % 91,30 arttı. (1.157 TL’den 2.200 TL’lere çıktı.) Zirai ilaçlarda ortalama %20’lerden %100’lere kadar fiyat farklılıkları meydana geldi. Tablo ortada. Bu tablonun üretimi etkilememesi için PANKOBİRLİK olarak biz üstümüze düşeni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bu tabloya rağmen hem üreticinin hem kooperatiflerimizin hem de birliğimizin ayakta kalmasının tek yolu, yükümlülüklerimizi zamanında ve eksiksiz yerine getirmektir” ifadelerini kullandı.

 

PANKOBİRLİK, TARIM MAKİNASI VE EKİPMANLARINI UYGUN FİYATLARLA VERDİ

2017 yılında PANKOBİRLİK’in öz kaynaklarının bir önceki yıla göre 8 Milyon 7 Bin 382 TL artarak 156 Milyon 732 Bin 32 TL’ye yükseldiğini, aktifler toplamının 2017 yılında 2016 yılına göre yaklaşık % 16 artarak 2 Milyar 944 Milyon 985 Bin 791 TL’ye çıktığını dile getiren Başkan Recep Konuk, “PANKOBİRLİK‘in sahibi olduğu para, mal, iştirak hisseleri, alacaklar, bina, demirbaş gibi varlıkları sadece bir yıl gibi bir sürede % 54,34 arttı. Başka ne oldu, mesela Birliğimizden Kooperatiflere sevk edilen gübre, tarım alet ve makinaları, fide, fidan, yem, kuru küspe, yaş küspe, tohum, bitki koruma ürünleri tutarı bir önceki yıla göre %26,3 artarak 1 Milyar 319 Milyon TL’den 1 Milyon 666 Bin 848 TL’ye ulaştı. Bu şüphesiz önemli bir değişimdir. Ancak bizim asıl önemsediğimiz ve önemli gördüğümüz husus, tüm girdiler bazında PANKOBİRLİK‘in hem kooperatiflerimize hem de kooperatiflerimizin üreticiye piyasa şartlarına göre gübre, yem, zirai ilaç, tohum, fide, sulama borusu, tarım makinası ve ekipmanlarını piyasa şartlarına göre daha uygun fiyatlarla ulaştırmış olmasıdır. Öyle ki bu bazı ürün çeşitlerinde % 10’dan %100’e kadardır. PANKOBİRLİK’in Kooperatiflere sevk ettiği ürün hacminin artması demek Kooperatiflerin satış hacminin de artması demektir" diye konuştu ve kooperatfilerle ilgili Tebliği’nin de kısa sürede yayınlanmasını beklediklerini söyledi.

 

“ÖZELLEŞTİRME SÜRECİNDE BİZİM DURUŞUMUZ BELLİYDİ”

25. ve 26. dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, konuşmasını şöyle tamamladı: “Geçtiğimiz yılın bizim için bir diğer önemli gündem maddesi şeker özelleştirmesi idi. Özelleştirme sürecinde bizim duruşumuz belliydi. Özelleştirme sürecinde iki ayaklı bir çalışma yürüttük, çalışmanın bir ayağında diplomasi, bir ayağında kamuoyuna yönelik çalışmalarımız vardı. Sayın Başbakan dâhil ilgili tüm Bakanlara görüşlerimizi ve sektörün karşılaşabileceği riskleri yazılı ve sözlü olarak ifade ettik. Nitekim bu çalışmaların sonucunda NBŞ kotalarına sınırlama getiren yasal bir düzenleme de yapıldı. Biri NBŞ üreticileri derneğinin hazırladığı şeker raporunu çürüten bir rapor olmak üzere süreç boyunca, 14 basın açıklaması ve 4 raporu kamuoyu ile paylaştık. Bizim kaygılarımızın çoğunu birçok yetkili paylaşmasına, bizim görüşlerimize hak vermesine rağmen ekonomik gerekçeler ile söz konusu özelleştirme ihaleleri yapıldı. İhaleye çıkan 14 fabrikadan 8’i ihaleyi kazananlar tarafından teslim alındı. Yozgat, Bor, Ilgın, Burdur, Alpullu henüz teslim alınmadı. Kastamonu’ya talep çıkmadı. Gelinen noktaya rağmen benim kanaatim odur ki, su akar yatağını bulur. Bu özelleştirmede eninde sonunda gerçek mecrasını bulacak ve Türkiye Şeker sektöründe üreticinin de içinde olduğu bir modele geçecek. Benim bundan zerre şüphem yok. Çünkü biz doğru modeli yaptıklarımızla ispatladık. Bu aşamada kooperatiflerimize ve PANKOBİRLİK’e düşen görev süreci sıkı bir şekilde takip edip üreticinin kazanımlarının muhafazasını sağlamaktır. Gördüğümüz aksaklıkları süratle sürecin teminatı olan ve özelleştirme sürecinde üreticinin herhangi bir kaybının olmayacağı konusunda devlet sözü veren yetkililere iletmek hem kooperatiflerimizin hem de PANKOBİRLİK‘in mesuliyetindedir.

Yerden alınıp havaya atılan taş ne kadar yukarıya fırlatılırsa fırlatılsın eninde sonunda yere iner. Ben özelleştirilen şeker fabrikalarının da eninde sonunda kendi topraklarına döneceğini biliyorum. Milletimizin ve ülkemizin ekonomide estirilen ters rüzgârlara rağmen ne sanayide ne tarlada, ne bağda, ne bahçede, ne ağılda ne merada hiçbir ekonomik mevzi kaybetmeyeceğine dair inancımı ifade ediyor, genel kurulumuzun tüm kooperatiflerimize, ortaklarımıza, tarım sektörüne hayırlı olmasını diliyor, tarlanın bereketine bereket katmak için gösterdiğimiz gayrette, çiftçinin ekmeğini büyütmek için sergilediğimiz çabada, Türk çiftçisini ve pancar üreticisini dünyada bir adım öne taşımak için çıktığımız amansız yarışta Rabbimin yar ve yardımcı olmasını temenni ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum.”